31 Mayıs 2008 Cumartesi

Bu yazı tüm benimle birlikte çocukluğumu paylaşan, artık kaç yıldır arkadaş olduğumuzu bile tam olarak bilemediğimiz mahalle dostlarıma adanmıştır.Onlar anlamını ve değerini iyi bilirler bu şiirin.Kargo ve M.Ş.Ş.nin kaleminden


Bad’lik Amiri…


Dün gece senin hoşlanıdığın kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim ?
Dün gece senin evleneceğin kadınla yattıgımı sana nasıl anlatabilirim ?
Soğuk bir ruzgar esti pencereme, tül perde genişlediŞişti, odanın içine...
Tıpkı bir balon gibi...Yayıldı...
Dün gece ona dokunduğumu sana nasıl anlatabilirim ?
Biraz şarap içtik..Ve bilirsin biraz dedikodu...
Aslında Chet Baker'ın bunla hiçbir ilgisi yoktu...
O ruj lekesi...Dağınık bir yatak..Sıcak bir gülümseme...Bunlara katlanabilir misin ?
Insanin kendisini önemesemesi; kendisinin kiralık katilidir .
Benciller ise yaşarlar...
Kimse suçlu değil aslında,Bu sadece üçlü bir oyun,
Ama ben anlattığım için suçluyum, biliyorum..
Bir yılan gibi girdi evime, yanıma uzandı, kolumdan zehirledi beni..
Her öpüşü ılık bir ölümdü sanki...
Yağmuru damarlarımda hissediyordum,Ellerim titriyordu, kusmak istiyordum, başım dönüyordu.Gözlerim kararmıştı !
Şimdi ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim, şimdi ben...
Söylememek, söylemekten daha dürüst bir davranıştır.
( bütün gün burda sessiz sedasız evde oturdum )
Ve bu oyun üçlü oynanmaz
Sevgiyle yapılan hiç bir şey insana zarar vermez
( bir yerde bir kelebek ucuyordu )
Suçlu yok, yanlış var
( sus(?)tukça benim gerçekten içimden geçtiğini sessizce(?) nasıl izliyorduk ha ? )
Boşver, olmayanı arama..
( ay yansıyordu yataga...yatagın kenarındaki parkelere )
( bir telefon geldi )
Sana gülümsemesi senin için hayat, benim içinse ölüm demek !
( o günü anlatan bir-iki telefon..chicago'da yalnız bir gece)
( sen hiç bilme bunu )( dostum olabilirsin ..? )
Dün gece senin hoşlanıdıgn kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim ?
( onun dışında sessizlik hakimdi )
Dün gece senin evlenecegin kadınla yattıgımı sana nasıl anlatabilirim ?
Daha da önemlisi...Bunu kendime nasıl anlatabilirim ?
( bunu kendime nasıl anlatabilirim ? aahh nasıl !? )
( traş olmak için berbere çıktım..atıldım, aynaya bakmadan.. )
Bacaklarından süzülen kanlar, yere damlıyordu..
( Mc Donald's dan bir menü söyledim )
Inan başka bir yalnız gece için, hiç bir açıklamaya ihtiyacım yok benim !
Aaaah !! Şimdi ben !! Zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim !
( şimdi ben ) ( zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim )
Aah şimdi been !! Zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim !
( şimdi ben )
Aaaah şimdi beeen ! Zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim !
Ölümle doğum arasındaa, o bilinmeyen bölgedeyim
( zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim )
Aah şimdi been, zamanın beni sancıya mıhlaığı yerdeyim !! Gecee !!
Dün gece, senin evlenecegin kadınla yattıgımı sana nasıl anlatabilirim ?
( bileklerimi keserek intihar etmeyi düşündüm )
Dün gece senin hoşlanıdıgn kadınla yattıgımı sana nasıl anlatabilirim ?
( onu(?) düşünmekten sıkıldım )
Ona dokundugumu sana nası söyleyebilirim ?
( söyleyin !! )( sss siktir git(?), evet..) (03.35)( bütün bir gün uzaklardaydim )
Onun eti, benim vücüdumun altında titrerken,
( elime jilet alıp, saçlarımı yavaş yavaş kazımaya başladım )
Neler düşündügümü sana nasıl açıklayabilirim ?
( açıklayabilirim..)( delirdigimi ya da ona yakın hissettigimi dusunuyordum )
Teypte Cansever, ve onun tok sesi..
( niye düşünüyorum ! aoff )( lanet olsun !! lanet olsun !! )
Tüm gücümü toplamıştım bütün bunları sana anlatmak için
Tam o sırada bana baktın, ve telefon acı acı inledi
( sessizce bir şey düşünememin delirmek olduguna inanmaya başlamıştım )
Konuştuktan sonra bana şöyle dedin :" Onun beni düşünmesi, buraya gelecek olması, daha doğrusu yanımda olması( korkmuyorum..korkmuyorum... )bana içten içe...
Büyük bir mutluluk veriyor !!! "
(Söyleme ! Söylememek, söylemekten daha dürüstcedir ! Bunu Unutma !! )
Şimdi ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim ! )
(Söyleme ! Söylememek, söylemekten daha dürüstcedir ! Bunu Unutma !! )
Aah şimdi been, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim( Unutmaa !! )
Gece inanılmayan bir dinin, ebedi misyoneridir bekleyenin gövdesi içinde !( Unutmaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa !!!!!! )
Ve şimdi ben, doğumla ölüm arasındaaa o bilinmeyen bölgedeyim
(Söylememek, söylemekten daha dürüstcedir)
Aaah şimdi ben !! Zamanın beni sancıya mıhladıgı yerdeyim !!!
(Söylememek, söylemekten daha dürüstcedir, bunu unutma ! bunu unutmaa..)
Gel bunu beni, gel , gel kafir ! Gel hisset beni !
Gece inanılmayan bir dinin..Ebedi misyoneri bekleyenin gövdesi içinde..
Şimdi ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim..Dogumla ölüm arasındaa..o bilinmeyen bölgedeyim...
( açlığa alışıyor insan, peki ya deliliğe alışabilir mi ? )
Şimdi ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim..dogumla ölüm arasında..o bilimeyen bölgedeyim..
( gel..gel, bul beni..)
Şimdi sen !! sonsuz şeritli bir yolun...eennn sol tarafındasın...Ve hızla ilerliyorsun...Huzura dogru ! Erdeme doğru !
( açlığa alışıyor insan ! peki ya deliliğe alışabilir mi ? )
Ama ben, zamanın beni sancıya mıhladıgı yerdeyim
Tatlım ama ben, zamanın beni sancıya mıhladıgı yerdeyim
Ölümle doğum arasında..O bilinmeyen bölgedeyim..
Gece.. ( gece ), inanılmayan bir dinin edebi misyoneri...bekleyenin gövdesi içinde..
Gece bir sızıntı..kirletilmeyen insanlardan ve o benim içimde...benim gövdemin içinde...
Şimdi ben !!Şimdi ben !!Şimdi ben !!!!!

Eğer bir yanlış yapıcaksan,bari onu doğru yap...

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Suçluyum; suçluyuz…

İçimizdeki o boşluğu aşk denen bencil duyguyla doldurduğumuz için.Belki de en çok da ben ve benim gibiler suçlu.Bazı şeylerin farkına varıp da yine de güneşe bile bile sırtını dönüp, bir mum ışığında yaşamayı tercih ettiğimiz için.Aydınlıklarla özgürce dolaşmak varken kendimizi dört duvarın arasında ayağımızdan prangaladığımız için.Karşı koymak yerine kolay olanı seçtiğimiz için.Zayıf olmayı seçtiğimiz için…
Hayat siyah beyaz bir film ve bizler de onun renkli karakterleriyiz.İnsanoğlu bazen bu filmde kendini düşerken buluveriyor.Kocaman bir boşlukta ne zaman dibe vuracağını bilmeden öylesine sonsuzluğa bırakıveriyor kendini.İşte bu büyük boşluğu hissettiğinde ise onu doldurmak için arayışa geçiyor.İçine kapanıyor.Karanlığında yaşıyor.Çoğu zaman da ne yazık ki bu boşluğu doldurması için aşkı davet ediyor.Eğer Tanrının kitabında intihar etmek günahsa bizler de günahkarlarız.Çünkü aşk bile bile intihardır bi yerde.O ise yüzsüz.Her çağırdığımızda gelip yerleşiveriyor içimize.O güçlü.Bizimle besleniyor.Şarkılarımızla, zaaflarımızla, yiyor içiyor durmadan, doymadan.O sinsi.Fark ettirmeden bize küçük masum oyunlar oynuyor, yalanlar söylüyor.Derinden zamanla ve sabırla işliyor büyüyor, büyüyor.
Ama bir gün geliyor ortaya çıkıp gösteriyor gerçek yüzünü.Memnuniyetle çağırıp bedenimizin anahtarını verdiğimiz aşk, bir gün gelip saplantılarla, nimfetaminlerle yakıp yıkıyor mantığın kalelerini.Asla yetinmiyor.En sonunda ise kuduz virüsü gibi beynimize yerleşmek istiyor gelişimini tamamlayıp bizi zombilere dönüştürmek için.Takıntılarımızla içimizi boşaltmaya devam ediyor.İçimizi boşalttıkça, boşalan yerlere yerleşmeye devam ediyor.Bazen yıllarca bizi sömürgesi altında tutuyor.Taa ki bir kızıl şafak vakti isyancı ordular, mantığın askerleri, ortaya çıkıp da aşkı içimizden tamamen kazıyana dek.Ve yeniden kuruyor şehirlerini kalelerini krallığını.Ne olursa olsun, kaç savaş kazanılırsa kazanılsın kalbimiz boş bir şarap şişesi, aşklarımızsa her seferinde içine doldurup ağır ağır tüketip sarhoş olduğumuz farklı tatlarda şaraplar.Her içilen şarabın sonunda ise şişenin dibinde bir miktar tortu bırakıyor.Sonra biz bu boş şişe ve tortunun üzerine başka bir şarap daha koyuyor ve onu da içiyoruz yavaş yavaş…

Sizler kendi yaktığınız muma ışık ve hayat diye taptınız.Bizlerse yeri geldi güneşi bile az bulduk, yetinmedik.Kandırılan hayatların ve söylenen yalanların hesabını bizler vermeyeceğiz.Herkes seçimini yapar ve o seçimden sadece kendi sorumludur.Yapılan seçimlerin suçlusu ne bir başkası ne de Tanrı’dır.

2 Mayıs 2008 Cuma


Kanıyorum…Açıklamaya yeter mi bu söz içimden geçenleri tümüyle?Yazmak isterim.Yazamam..Anlatamam ki..Şarkılarda ezgilerde saklanır sadece gizlenir anlatmak istediklerim.Akar oluk oluk, soğuk soğuk yaşamım damarlarımdan.İçimde çok büyük denizler var.Ve karanlıklar var derin uçsuz bucaksız mavimi yırtarcasına nüfus eden topraklarıma.Ben artık beni tanıyamaz oldum ki..İtiraf ediorum, kontrolü kaybediyorum.Kalbim terk edip gitmek ister.”Bırakın beni artık dayanamıyorum bu karanlık zindanda….Ne olur hiç olmazsa bir bardak su…”Her gün yumruklar göğsümün kafesini çıkıp kurtulmak için bu acıdan.Yıllar önce ruhumu karanlığa sattığım o günden beridir soğuk ve rüzgar,yağmur ve nefret hüküm sürer bedenimin mabedinde.İçimde kanayan nehirler okyanuslar var.Ağlayan canlar, merhamet isteyen parçalarım var.
Kanıyorum yine. Açıklamaya yeter mi bu söz içimden geçenleri tümüyle?Paramparça varlıklar yatıyor yerlerde.her gün seyrediorum umarsızca çığlıklar atarak can verişlerini.Kendi parçalarım..Bir sürü ben yatıyor topraklarımda.Her seferinde bir beni daha öldürüp atıyorum ve çiğniyorum ayaklarımla yerlerde.Ben ruhumu karanlıklara sattım..Bedenimse kiralıktır Tanrıdan.Ruhuma giydiğim elbisem.Bir yanardağ var kan akan nehirlerimin, şelalelerimin beslediği denizimin ortasında.Yalnız, öfkeli ve gururlu.Benliğime akarken lavlar, ben yakarım cesetlerimi dualar, ayinler eşliğinde.Ruhum soğuk sözlerimse acıdır benim.O yüzden bir tek kelime ile anlatılmaz ki içimden geçenlerim…
Ağlıyorum yine.Anlatmaya yeter mi bu söz içimdeki zavallı çocuğu tümüyle?Kafasını kaldırır bakar yitik gözlerle aklında sorular ile soramaz susar.Sustukça ağlar ağladıkça susar ve yine ve yine…Korkuyla ve dehşetle seyreder yığılmış bir sürü kendini üst üste istiflenmiş yerlerde.Sıranın kendine de geleceğinin farkındadır bekler umutsuzca ve dua eder Tanrısına.Uzaklarda bir ışık belirir yerden göğe yıkar tüm suskunluğu siler atar bir an olsun tüm endişelerini ve belirdiği gibi kaybolur gider.Derken cebindeki bir sigara ilişir gözüne.Ürkek titrek elleri alır içer bir solukta zehiri.Aşk karışır yavaş yavaş damarlarına.Ve oracıkta parçalarım acımadan yok ederim bir beni daha..Sonra oturur ruhumu seyrederim bedenlerimi yakarken yanardağımın eteklerinde mavi gecemi kırmızıya çalan o ateş ve duman eşliğinde dualar ederim.İçimde yasaklı gizli tütün tarlaları var.Aşk yetiştirip sarıp içen benler var.Aşk denen o büyük günahı işleyen ağlayan çocuklar var.
Paramparçayım yine.Anlatmaya yeter mi bu söz ruhumda olup bitenleri tümüyle?.. Böylece bırakıp gitmek?Yapılması gerekeni bilip de yapamamak?Lanetler okuya okuya kendimi bile bile derinliklerinde boğmak?Daha ne kadar gezeceksin damarlarımda?Ne kadar kanayacağım daha?Kaç tane ben ölecek daha?Tanrım…Zindanlar içinde ağlayan bu zavallı kalbi azad et diye dua edip diz çökmüş yalvarıyorum..Mavi ve huzur, siyah ve karanlık…Düşler ve ezgiler,ruhlar ve parçalanmış bedenler…Sana senden daha yakın olup da dokunamamak..Seni tüm benliğimle hissedip de sarılamamak..Gözlerine bakıp da içimde biriktirdiğim gözyaşlarımı yanaklarımdan aşağı omuzlarına akıtamamak..Söyleyin cevap verin şimdi bana.Anlatmaya yeter mi içimdekileri sözler ve sayfalar dolusu kağıtlar tümüyle?

Yazarken dinlediklerim:Draconian-Death come near me-Heaven Laid in Tears / Empyrium-Ode to Melancholy-Mourners / Cradle of Filth–Nymphetamine / Catafalque-Sharper than Blade / Apocalyptica-Bittersweet-Farewell / Judas Priest-Angel / My Dying Bride-Cry of Mankind / Shining-Laat Oss Ta Allt Fraan Darandra / WASP-Sleeping in the fire / Axel Rudi Pell-The Clown is Dead-Oceans of Time-Temple of the Holly / Metallica-To Live is to Die / Megadeth-Time the Beginning / Anathema-Lost Control / Amorphis-Tuonela / Dream Theater-Spirit Carries On-Another Day / Dark Tranquility-Lethe-Gallery-Auctioned / Iron Maiden-The Sign of the Cross-No More Tears-Wasting Love-No Prayer For The Dying / Opeth-The Moor-Face of Melinda / Sentenced-Cross my Heart and Hope to Die. / Yavuz Çetin-Bir gün gelir herkes kendi yoluna gider-Benimle uçmak ister misin-Oyuncak Dünya……